Eğer Kandida Diyetini bulan ben olsaydım ona "işlenmiş gıdadan fakir fermente gıdadan zengin vegan diyet" derdim. Neden olduğunu birazdan anlatacağım ama önce Kandida Diyetinin temellerini anlamaya çalışalım.
Kandida Diyeti, aslında adı değiştirilmiş başka bir moda diyet. İnsanlar bağırsakların nasıl çalıştığını anlamıyorlar ve başına gelenlere türlü türlü isimler takıyorlar. Birbirinin üç aşağı beş yukarı aynısı olan Leaky Gut Sendromu, İrritabl Bağırsak Sendromu, Kronik Kandidiyaz vb isimlerle yediklerimizin zararları konusunda sayfalar dolusu yazılar yazıp bir de kaynak verenlere şüpheyle yaklaşın.
Her şeyden önce, tüm bu havalı isimli hastalıkların ne olduğunu anlamak için bağırsakların nasıl çalıştığını anlamak gerekiyor. Bu konuda güzel animasyonlarla süslediğim bir video yapmıştım ama başlığına Kandida veya Leaky Gut gibi isimleri koymadığım için o kadar popüler olmadı. Önce videoyu verip sonra tekrar detaylı anlatacağım. Video için zamanı olmayanlar hemen altından devam edebilir.
Bağırsakların düzgün çalışması için 3 önemli faktörün bir arada olması gerekmektedir:
Probiyotikler
Prebiyotikler
Sağlıklı bağırsaklar
"Probiyotikler", gıda yoluyla alınan ve vücudumuz için yararlı işler yapan mikroplardır. "Prebiyotikler" de probiyotiklerin besinleridir. Probiyotiklerin hayatta kalmasını ve bize faydalı ürünler oluşturmasını sağlarlar. Prebiyotikler temelde dirençli nişastalardan oluşur, amiloz içeriği amilopektin içeriğinden fazla olan bu dirençli nişastalar ya da diğer adıyla baklagiller, ince bağırsakta tam emilime uğramazlar ve kalın bağırsağa gelerek probiyotiklerin yemi olurlar. Böylelikle probiyotik mikroplar vücuda faydalı ürün sentezlerler. Baklagillerin gaza sebep olması tam da bu yüzdendir. O gazlar probiyotiklerin metabolizmalarının son ürünüdür.
Buraya kadarki kısmı herkes az çok biliyordu zaten. Ama bundan sonraki kısım çok kritik. "Sağlıklı bağırsaklar" göreceli bir kavram gibi gözükse de aslında bağırsağı sağlıksızlaştıran gıdaları ve durumları çok iyi biliyoruz. Bunlar:
Bağırsak geçirgenliğinin artması
Asidik, inflamatuar, oksidan besinler
Liften fakir beslenme
İşlenmiş gıdalar (paketlenmiş ve raf ömrü olan her gıda)
Alkol
Stres (Karar verememe değil, vücudun stresi)
İmmün sistemin baskılanması (Enfeksiyon, antibiyotik kullanımı)
Bu faktörleri alıp istediğiniz gibi yorumlayıp güzel de bir isim bulursanız yeni bir diyet çıkarabilirsiniz. Bir güzel de kitaplar satar hatta kanal kanal gezip köşe olabilirsiniz.
Bağırsak geçirgenliğinin artması, zaten "Leaky Gut Sendromu"dur, bunun sorumlusu olarak gluten, işlenmiş ürünler vb gösterilir. Oysa yine mekanizmaya hep yanlı bakılmaktadır.
Önemli olan bağırsak geçirgenliğinin artması değil, geçirgenliği artan bağırsaktan kana ne geçtiğidir.
Partikülleri küçülmüş, yani işlenmiş, yani beyazlatılmış un, bağırsak geçirgenliğini artırır, tıpkı rafine şeker gibi. Geçirgenlik artınca yenilen gıdalardaki şeker içeriği daha çok kana karışır, hele ki lifsiz besleniyorsanız, liflerin besinleri bağırsakta tutma şansı azalır ve daha da çok kana karışır. Asidik gıdalar da bu geçirgenliğin artmasına sebep olur. Şimdi sıkı durun; hangi besinler hem asidiktir, hem hiç lif içermezler ve doğaları gereği toksik madde içerir: Tabi ki Hayvansal Gıdalar! Peki hangi besinler bol lif içerir ve alkali yapıdadır: Tabi ki bitkisel gıdalar! Şimdi kafanızda bir şeyler canlanmaya başladı diye düşünüyorum.
Sürekli asidik, inflamatuar, lifsiz hayvansal besinlerle ve/veya asidik, inflamatuar, lifsiz, toksik, bol rafine şekerli abur cuburlarla beslenen bir birey, gluten alınca bağırsaklarının geçirgenliği artıp kana toksik maddeler geçti diye gluteni suçlarsa burada çifte standart var derim. Sebze ve meyveyle beslenen birinin bağırsak geçirgenliği artınca kana geçecek toksik madde oranı kat be kat daha azdır.
Ayrıca gluteni doğru düzgün alırsanız bağırsak geçirgenliğinizi de artırmaz. Günümüz modern ekmek yapma teknolojisi gluteni daha fazla almamıza sebep oluyor. Oysa katkısız ekşi mayayla tam tahıl ununu (buğday, çavdar vb.) mayalar ve fermantasyon sürecini mızıkçılık yapmadan hakkıyla beklerseniz -ki buna gerçek ekmek deniyor- o lifli doğal ekmek gluteni bağırsaklarına bırakmaz ve bağırsaklarınızın da geçirgenliği artmaz. Konu zaten bağırsak geçirgenliğinin artması değil o bağırsaktan kana ne geçtiğidir.
Kandida diyetine dönersek, bu diyetin savunucuları size çok şekerli meyve ve nişastalı sebze tüketmeyin der. Oysa bu, bilimsel olarak doğrulanmış bir hipotez değil, bir çıkarımdır. Sebze ve meyvelerdeki şekerin (glukoz) ve nişastanın (glukoz+glukoz) abur cuburlardaki gibi olduğunu sanırlar, oysa onlar kompleks yapıdadır, liflerle ve fitokimyasalarla korunmaktadırlar.
Ayrıca bu diyette sağlıklı proteinleri ve sağlıklı yağları tüketmek gerektiğini söylerler. Sağlıklı protein; biyoyararlanımı yüksek, esansiyel aminoasit içeriği dengeli protein kaynağı demek değildir. Yediğinizde vücudunuzda kısa veya uzun vadede olumsuz etki yapmayan protein demektir. Bu sebeple hayvansal proteinler bir çok gereksiz olumlu yönü olmasına rağmen en kritik özellik olan sağlıklılık konusunda sınıfta kalmaktadır. Aynı şekilde Sağlıklı yağlar pek yoruma açık değildir. Sağlıklı yağ doymamış yağdan zengin besinlerin içinde bulunan yağlardır. Sıvı yağlar sadece birbirlerinden sağlıklıdır ve içlerinde en sağlıklı olduğu hepimizce hem fikir olan zeytinyağının bile %15'i doymuş yağdan oluşur ve damar duvarında geçirgenliği artırdığı gösterilmiştir (tanıdık geldi mi?).
Bunlarında dışında Kandida Diyetinin fermente gıdalara ağırlık verilmesi fikrine katılmamak elde değil. Probiyotik almanın en iyi yolu fermente gıda tüketmektir. Ama sakın probiyotik alacağım diye yoğurt veya kefir yiyim demeyin, zira Kandida diyetinde, laktoz (süt şekeri) içerdiği için süt ve süt ürünleri yasak. En azından sütün zararlarını baştan anlatmam gerekmeyecek.
Şimdi geri dönüp, bağırsak sağlığı için gerekli faktörlere tekrar baktığınızda alkol, antibiyotikler ve stres gibi faktörleri elediğinizde bağırsakları en sağlıklı insanların aslında işlenmiş gıdadan fakir, fermente gıdadan zengin vegan beslenenler olduğunu göreceksiniz.
Suat Erus, Aralık 2018
Comments